mavi ışık kazanı




*Kararlılık değişik bir kelime. Tuhaf. İnsanda çok değişik yankılar uyandırıyor. Birine 'Kararlı ol.' dendiğinde, 'şimdi önüme bir sürü engel çıkıcak, herkes bana 'Yapma!' diycek ama ben bütün engelleri aşıcam, hepsiyle savaşıcam ! herkese hakettiği cevabı yapıştırıcam!'' gibi oluyor. Halbuki her zaman öyle olmaz ki. Hele de iyi yönde kararlıysan.
O gün arkadaşlarla oturuyorduk bir yerde. Biri nargile söyledi, birkaçımız çay, biri de çilekli soda. 5-10 dk sonra biri nargileye ortak oldu, iki kişi içmeye başladılar. Daha sonra, nargileyi hiç içmemiş bir arkadaşa denettiler. Hoşuna gitti, o da ortak olup içmeye başladı. Diğerleri de daha önce içmişler, geriye hiç nargile içmemiş olan bir tek ben kaldım. İçlerinden biri: "Fazilet sen de denesene." dedi. 'İşte başlıyoruz.' dedim içimden. Daha önce de başka arkadaşların söyledikleri şeyleri aynen tekrarladılar: "Bir kere denemiş ol, içinde kalmasın, merakın gitsin, 'İçmedim.' demezsin",...vs. Burada benim bir dipnot geçmem gerekiyor ki o da şöyle: Nargile benim Adana'ya geldiğimden beri bir iç savaşımdı. Nargileyi hiç merak etmememe rağmen, çevrenin etkisiyle meraklanıp kendimi zehirlememekte kararlıydım. İçimden hep derdim: "Nargile ne? Biliyorum. Ya sigara gibi ya da daha kötü bir şey. Meyvelisi, nanelisi umrumda değil. Birsürü şeyin meyvelisi, nanelisi var. 10 paket sigara içeren bir şeyi somur babam somur!" Kibar bir şekilde: "Teşekkür ederim ben içmiyorum." dedim. Bunu birkaç kez tekrarlamak zorunda kaldım ama o kadar kibar söyledim ki, onların içmesi de doğal, benim içmemem de doğal edası vardı. Yani bana sormakla büyük bir hata yapmış gibi, 'İçmiyorum işte hahayt! Sen zehirleniyorsun, ben zehirlenmiyorum. Beni zehirlemeye çalıştın ama buna izin vermedim. Ben iyiyim, sen kötü.Ben beyazım sen siyah. Hem de seni bir sürü insanın içinde kibarca reddettim.Mors oldun lan. Şimdi nası çıkıcaksın bu b.kun içinden?' anlamı yatmıyordu. Sanki satın aldığı çok pahalı bir tropik meyveden bir parça uzatıp: "Sen de tatmalısın." demiş gibi ama o meyveye alerjim varmış gibi, bana teklif etmesinden gurur duyduğumu yansıtarak kibarca söyledim. Israrlar kesildi. Ama kırmadığımdan emindim. İçlerinden biri: "Çilekli soda içtin mi hiç Fazilet?" dedi. "Hayır, hep elmalı içtim." deyip, gülümsedim. "Öyleyse bunun tadına bak, yeni şeyler denemelisin." dedi. Birden, 'nargilenin şulusu güzel, bulusu güzel' muhabbeti, yerini sodanın şulusuna, bulusuna bıraktı. Sohbet ederken dikkat ettim, o gece kimse bir daha nargile içmedi. Komik şeyler söylendi, güldük falan; o esnada arkadaşlardan biri garsona seslendi: "Şu nargileyi alır mısınız?"
*Birinin seni bozmasıyla, bozucu durumda olmak farklı şeyler ya. Biri seni bozarsa bozulursun; bozucu bir durumda olmazsın. Bozucu durumda kimsenin elinden bir şey gelmez. Bozucu durum çok acaip bişey. Hani mesela misafirliğe gidersin, tuvaletin gelir. Tuvaletlerine girersin. Tuvalet terliklerini giyince bir bakarsın ki terlikler sıcak. Anlarsın ki senden hemen önce biri s.çmış. Sonra kokusu gelir hemen. Çünkü tuvalet, kapalı, küçük bi mekan. Gelen koku onun parfümüyle karışık kakası. Sonra "Ne yedin lan ne yedin! Halbuki ben sadece işiycektim. Şimdi benden sonra biri girse ben bu kadar s.çtım zanneder." korkusu. Ne biliyim işte onun gibi bişey, acaip bişey bozucu durum.
*'Kış' denince hep bir şeylerin bitmesi gelir aklıma. Arkadaşlar birbirinden soğur; soğukta ders çalışmak istemezsin, derslerin kötüleşir; soğukta sabah erken kalkmak zor gelir, işini sevmezsin; sevgililer ayrılır. Çünkü ne biliyim bazılarının soğuktan yüzündeki deriler soyuluyo, 'o kadar güzel değilmişsin' , 'o kadar yakışıklı değilmişsin' oluyo; sonra böyle nezle falan oluyorlar, faşur fuşur romantik olmuyor falan. Konuşacak şeyler hep kışın bitermiş gibi geliyor. Espri yapamadığın, söyleyecek bir şey bulamadığın, sürekli etrafı incelediğin, etrafın da seni incelediği zamanlar hep kışın gibi. Şemsiye. Şemsiye de kışın var. Her yere yanında götürüyorsun, aman kırılmasın, aman yırtılmasın. Cep telefonunla aynı muameleyi görüyor serseri. Yaz tatilinde tanıştığın arkadaşlarının başka hayatları olduğunu, kimisinin seninkinden çook daha eğlenceli, kimisinin seninki gibi, kimisinin seninkinden sakin olduğunu kışın anlıyorsun hep. Ne zaman sokağa çıktığımda artık açık renk kıyafetler giyilmediğini görsem, ne zaman halılar serilse, ne zaman anneciğim haftasonu yazlıkları kaldıracağımızı söylese, ne zaman yeni sezon tabelasının altına keçeli kabanlar doluşsa ve ne zaman bakkalın eşiğindeki içi dondurma dolu dondurucu kaldırılsa ve hafif bir ürperme gelse, kollarımı kavuşturur: "İşte başlıyoruz." derim, "Geldi gene."
FAZİLET AYDIN
11/07/2010

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder